"KİLOSU 40 KURUŞ"
Fındık kabuğunun geçen yılki fiyatlarla benzerlik gösterdiğini ve fiyatlarda ilerleyen aylarda artış yaşanabileceğini aktaran Bakıcı, "Geçmiş yıllardan bu yana Ordu ve Ordu dışındaki birçok ildeki fırınlara gönderdiğimiz fındık kabuğu artık evlerde de yakılmaya başlandı. Bu sebeple değerlenen bir yakacak oldu. 2014 yılında yaşanan zirai don sebebi ile fındık olmamıştı ve buna bağlı olarak fındık kabuğu fiyatları oldukça yükselmişti. Bu sezon fındık rekoltesi iyi oldu ancak fındık kabuğunun fiyatı yine değişmedi. Fındık kabuğu fiyatlarının değişmemesinde en önemli etki ise üreticinin fındığını pazara indirmemesi oldu. Fındık pazara inmeyince fabrikalarda fındık kabuğu bulunmuyor ve buna bağlı olarak fiyatlar geçen sezon ki ile aynı seviyelerde seyrediyor. Geçen yıl kilosu 50 kuruş olan fındık kabuğu bu yıl da kilosu 40 kuruştan satılıyor. 30-35 kiloluk çuvalların maliyeti ise 18-20 TL arası değişiyor. Kabuk fiyatlarındaki bu artış ilerleyen aylarda daha da yükseleceğe benziyor" dedi.
FINDIK ÜRETİCİLERİNE DESTEK
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un 2009'dan beri fındık üreticilerine ödenen alan bazlı destek ödemesinin devam edeceği yönündeki açıklaması üreticileri sevindirdi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi ve Ordu Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Arslan Soydan, fındık üreticilerinin beklediği müjdeli haberin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafından verildiğini hatırlattı.
Fındık üreticilerine ödenen alan bazlı gelir desteğinin bu sezon devam edip etmeyeceğinin belli olmadığını belirten Soydan, "Üreticilerimiz bu haberi bekliyordu. Çünkü alan bazlı gelir desteği bölgemiz fındık üreticileri için çok önemli" dedi.
Soydan, bu desteklemenin fındığın hem maliyetine hem de üreticinin giderlerine ve kalitesine yansıdığına işaret ederek, "Hem esnafımız hem de tüm Karadenizli fındık üreticisi alan bazlı gelir desteğinin devam etmesini bekliyordu. Hepimiz adına bu müjde çok iyi oldu" diye konuştu. Bütün fındık üreticileri adına hayırlı olması dileğinde bulunan Soydan, şunları kaydetti:
"Alan bazlı gelir desteği 2009 yılından bu yana ödenen bir destek. Mart aylarında ödeme yapıldığı zaman üreticilerin gübre, bahçe temizliği ve ilaç almasına katkı sağlıyor. Üreticimiz bu destekleme ile gerçek manada nefes alıyor. Bu ödeme hem ekonomiyi canlandırıyor hem de fındığın daha kaliteli üretilmesini sağlıyordu. Artık biz bunu önemli bir devlet desteği olarak görüyoruz. İnşallah bu ödeme önümüzdeki mart ayından itibaren yeniden yapılacak. Bütün üreticilerimizin gözü aydın. Bu anlamda hükümetimize ve bu süreci en başından beri takip eden sayın Genel Başkanımız Şemsi Bayraktar'a çok teşekkür ediyoruz."
- Üreticilere 4 milyar 530 milyon lira ödendi
Soydan, Türkiye'nin önemli tarım ürünleri arasında yer alan fındıkta son 6 yılda üreticilere devlet tarafından alan bazlı gelir desteği kapsamında ilk yıl Türkiye genelinde fındık üreticilerine 720 milyon lira ödeme yapıldığını anlatarak, "2010 yılında bu destek 726 milyon liraya çıkmış. 2011 yılında 730, 2012 yılında 738, 2013 yılında 788 milyon ve 2014 yılında 828 milyon lira destek sağlanmış. Bunları topladığınız zaman ortaya 4 milyar 530 milyon lira gibi çok devasa bir rakam çıkıyor" ifadelerini kullandı.
Soydan, bundan sonraki süreci üreticiler adına takip etmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.
- "2 milyon üretici bu müjdeyi bekliyordu"
Altınordu Ziraat Odası Başkanı Uğur Cörüt ise destekleme müjdesini yaklaşık 2 milyon fındık üreticisinin beklediğini belirterek, şunları söyledi:
"Sonunda bu müjdeyi aldık. Bu müjdenin Hükümet Sözcüsü tarafından verilmesi sevindirici bir olay. Bu destekleme üreticilerimizin adeta can damarıydı. Bu anlamda hükümetimize ve Sayın Numan Kurtulmuş'a çiftçilerimiz adına teşekkür ediyoruz. Bu ödeme üreticilerimizin olmazsa olmazıydı. Çünkü üreticilerimiz bu parayla bağını bahçesinin bakımını yapıyordu. Daha kaliteli ürün elde etmek için bahçesinin verimini artırmaya çalışıyordu. Her şeyden önemlisi üreticimizin cebine sıcak para giriyor bu da direkt olarak başka esnafa yansıyordu."
Cörüt, fındığın Türkiye'ye ihracat geliri kazandıran önemli tarım ürünlerinden biri olduğuna dikkati çekti.
- Üreticilerin yüzü güldü
Öte yandan, destekleme ödemesinin devam etmesi üreticileri memnun etti.
Perşembe ilçesine bağlı Bekirli Mahallesi'ndeki fındık üreticilerinden Mustafa Çaylak, "2009 yılından bu yana aldığımız destekleme ciddi anlamda ihtiyaçlarımızı karşılıyordu. Şimdi yeniden devam etmesi kararlaştırılmış. Çok mutluyuz. Üreticilerin yanında olan herkese teşekkür ederiz" dedi.
İsmail Kütük de günlerdir bu müjdeyi beklediklerini dile getirerek, "Hükümetimize çok teşekkür ederiz. Herkesten Allah razı olsun" diye konuştu.
BİR AVUÇ FINDIK SAĞLIĞA İYİ GELİYOR
Tansiyon hastaları; içerdikleri tuz nedeni ile simit, poğaça ve kuru pasta gibi seçenekleri ara öğünlerde tercih etmemelidir. Bir meyve veya bir avuç fındık, en sağlıklı atıştırmalıklardandır
Ülkemizde 15 milyon yüksek tansiyon hastası var ve bu hastaların ne yazık ki yarısı hastalıklarının farkında değil. Farkında olanların da yarısının kan basıncı kontrol altında değildir. Yetişkinlerin en sık karşılaştığı kronik hastalıkların başında gelen hipertansiyonla dünyada yaklaşık olarak 1.5 milyar, ülkemizde ise 15 milyon kişi mücadele ediyor. Liv Hospital Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, birçok kişinin yaşamını etkileyen hipertansiyonun nedenleri ve yol açtığı hastalıklar hakkında bilgiler verirken, tedavi yöntemleri konusunda da ipuçlarını paylaşıyor.
Stres, yüksek tansiyona yol açar mı?
Stres, ani kan basıncı yükselmelerine neden olur ve strese bağlı kan basıncı yükselmesi genellikle geçicidir. Stresin kalıcı hipertansiyona yol açtığına dair delil yoktur ancak bazı hastalarda kan basıncı yükselmesine katkıda bulunur. Stres azaltılınca kan basıncı kontrolü kolaylaşır. Hipertansiyon, stres ile ilişkili olsa bile tedavi edilmelidir.
HAREKETSİZLİK ETKİLER
İş yaşantısı kan basıncını nasıl etkiler?
Uzun çalışma saatleri, masa başı çalışma düzeni ve düzensiz beslenme tansiyonu olumsuz etkiler. Bunlara ek olarak çalışma hayatının stresi de göz önüne alındığında çalışanlar hipertansiyon ve hipertansiyona bağlı sorunlar için risk altındadır. Zamanın kısıtlı olması hareketi azaltır. İş yemekleri ve uzun süren toplantılar beslenme düzenini daha da bozar. Kişinin kendisine zaman ayıramaması tedavinin de aksamasına neden olabilir. En büyük zorluklardan biri dışarıdan yiyecek tüketmektir. Ancak bilinçli ve planlı bir yaklaşımla dışarıda yemek tüketmek tansiyona olan olumsuz etkileri en aza indirger. Hipertansiyondan kaçınmak için tuzu az kullanmak, ara öğünleri atlamamak ve doğru lokantaları seçmek önemlidir. Ülkemiz, dünyada en çok tuz tüketen ülkelerden birisidir.
İş yerinde atıştırmalık/ara öğün seçerken neler yapılabilir?
Tuz açısından zengin gıdaların tüketiminden kaçınmak gerekir. Ara öğünlerde simit, poğaça, kuru pasta gibi seçenekler tuz nedeni ile tercih edilmemelidir. Evden çıkarken yanımıza bir meyve veya bir avuç fındık almak en sağlıklı seçenekler olabilir.
TEDAVİ ÜÇ AŞAMADAN OLUŞUR
Hipertansiyon nasıl tedavi edilir?
Hipertansiyon tedavisi üç aşamadan oluşur; hipertansiyona yol açan hastalığın tedavi edilmesi, ilaç uygulaması, yaşam düzeninde değişikliğe gitmek. Tuz alımının kısıtlanması, fazla kiloların verilmesi, fiziksel aktivitenin artırılması, sigaranın bırakılması ve alkolün belli düzeyde tutulması başlıca yaşam düzeni değişiklikleridir.
Tansiyonu kontrol altına almak için neler yapılabilir?
Tansiyonu kontrol altına almak; sağlıklı bir hasta-hekim ilişkisi, hipertansiyon hakkında yeterli ve doğru bilgiye sahip olmak ve iş yaşantısı içerisinde hipertansiyon tedavisinde gerekli olan yaşam düzeni değişikliklerini gerçekleştirerek mümkün olur.
Sofradan tuzluğu kaldırın tuzlu peyniri suda bekletin
SOFRADAN TUZLUĞU KALDIRIN
Tuzsuz ekmeğe geçin, ekmeği azaltın.
Tuza alternatifleri deneyin.
Evde yemekleri az tuzlu ya da tuzsuz pişirin.
Kahvaltıya dikkat! Kahvaltıda tüketilen peynir, zeytin, sucuk, salam, sosis, ekmek, simit, poğaça önemli tuz kaynaklarıdır. Bazı tür peynirlerin içindeki tuz miktarı deniz suyundan fazla olabilir. Günümüzde peynir ve zeytinde daha az tuzlu seçenekler vardır, az tuzlu seçeneklerin içinde bile gereğinden fazla tuz olabilir. Suda bekleterek peynirin içindeki tuz daha da azaltılabilir. Tuzsuz lor peyniri iyi bir alternatif olabilir. Herkes kendine en uygun kahvaltı şeklini hem tuz, hem kilo açısından bulmalıdır.
Hamur işlerini azaltın. Hastalar, 'Tuzluk kullanmıyorum, ekmek de yemiyorum, yemeğim de az tuzlu' diye düşünerek tuzu azalttıklarını düşünebilirler. Makarna, erişte, mantı, pizza, simit, poğaça, börek, kuru pasta, yaş pasta gibi hamur işleri de önemli tuz kaynağı olabilir.
Tuzdan zengin gıdalardan uzak durun. Genel olarak işlenmiş etler (sucuk, pastırma, sosis, salam, jambon), galeta unu, kraker, mısır gevreği, patlamış mısır, cips, hazır çorba, et suyu tableti, hazır yufka, tatlı bisküviler, kekler, salça, ayçiçeği çekirdeği, tuzlu fıstık çok tuz içerir.
Ara öğünler önemlidir. Ara öğünler sadece kilo vermek için değil tuz kontrolü için de önemlidir. Kolaylıkla ulaşılabilen tuzlu kurabiye gibi hamur işleri çok önemli tuz kaynağıdır. Evden çıkarken yanımıza bir meyve koymak, tuzsuz kuruyemiş bulundurmak, fındık, ceviz, haşlanmış yumurta almak güzel seçenekler olabilir.
Alışkanlıklarınızı değiştirin. Tuzla ilgili alışkanlıkların değiştirilmesinde en önemli problemlerden birisi bazı gıdaların içinde tuz olmasına rağmen diğer tatlandırıcılar (genellikle yağ ve şeker) nedeni ile tuz tadını alamamak, miktarını anlayamamaktır. Üstelik gıdaların üzerinde (hazır olsa bile) içindeki tuz miktarını belirten bilgi oldukça sınırlıdır (özellikle ülkemizde). Bu nedenle bilmediğimiz gıdaların içerdiği tuz miktarını öğrenmek için çaba göstermemiz gerekebilir.
KAN BASINCINI KONTROL ALTINA ALMAYA ENGEL OLAN DURUMLAR NELERDİR?
İlaç kullanmaktan kaçınma.
İlacın yan etkilerini doktorla paylaşmama.
Kan basıncı kontrol altına alınınca 'Acaba ilaç gerekli mi?' diye denemeler yapma.
Tansiyon ölçüm aletinin hatalı olması
Tansiyon ölçmeyi bilmeme.
Hatalı bitkisel ilaç kullanımı.
Doktorla konuşmadan ilaç sayısını veya dozunu azaltma.
Hipertansiyonun nedeninin araştırılmaması.
Başka bir hastalık nedeni ile kullanılan ilacın kan basıncını yükseltmesi.
Fazla ekmek yemek (tuzsuz değilse)
Farkında olmadan aşırı tuz almak.
Dışarıda yemek yerken özel isteklerde bulunmamak.
Yüksek tansiyonun belirti vermemesi.
Durumu (tansiyonun yüksek kalmasını) kabullenmek.
'Bünyem yüksek tansiyona alışmış' diye düşünmek.
Yorum Yazın